Oxfam, küresel eşitsizliğin arttığını ve önümüzdeki 10 yıl içinde dünya genelinde beş trilyoner daha olacağına dair uyarıda bulunduğu yeni raporunu yayımladı. Raporda, milyarderlerin sayısının hızla arttığı, bunun ise büyük bir zenginlik birikimi ve ekonomik adaletsizliği beraberinde getirdiği vurgulandı. Oxfam, dünya çapında ekonomik eşitsizliğin derinleştiğine dikkat çekerken, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun giderek büyüdüğünü belirtti.
Rapora göre, COVID-19 pandemisi ve sonrasındaki ekonomik krizler, küresel zenginlik dağılımındaki eşitsizliği daha da derinleştirdi. Pandemiden kaynaklanan ekonomik sıkıntılara rağmen, dünya genelindeki en zengin bireylerin servetleri hızla artarken, düşük gelirli halk grupları daha da yoksullaştı. Oxfam, bu durumun özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok daha belirgin hale geldiğini ve ekonomik büyümenin faydalarının eşit dağıtılmadığını ortaya koyuyor.
Rapor, beş trilyoner çıkması beklenen milyarder sayısının yanı sıra, bu kişilerin sahip oldukları servetin küresel GSYİH’nın büyük bir kısmına denk geldiğine de dikkat çekiyor. Oxfam, bu artışı “zenginlerin aşırı büyümesi” olarak nitelendirirken, özellikle teknoloji, sağlık, enerji ve finans sektörlerinde bu büyümenin hızlandığını belirtiyor. Raporda, yüksek gelirli grupların vergi oranlarının düşük tutulmasının, bu eşitsizliğin artmasına katkı sağladığı ifade ediliyor.
Bunun yanı sıra, raporda dünya çapında vergi reformlarının gerekliliği vurgulanıyor. Oxfam, hükümetlerin zengin bireylerden daha yüksek vergi alarak, bu gelirleri sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi kamusal hizmetlerde kullanmalarını öneriyor. Ayrıca, şirketlerin daha fazla vergi ödemeleri gerektiği ve şeffaflık ile hesap verebilirlik konusunda daha fazla adım atılması gerektiği ifade ediliyor.
Sonuç olarak, Oxfam’ın raporu, küresel eşitsizlikle mücadele edilmezse, önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın ekonomik yapısının daha da dengesizleşebileceğine ve bu durumun sosyal huzursuzlukları artırabileceğine işaret ediyor. Küresel çapta zenginlik birikiminin ve eşitsizliğin önüne geçilmesi gerektiği, aksi takdirde sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin mümkün olmayacağı vurgulanıyor.